Alabalık Yetiştiriciliği Nedir? Alabalık Yetiştiriciliği Nasıl Yapılır?

OzgurA

Yeni Üye
Alabalık soğuk, berrak, oksijence zengin akarsu, göl ve diğer kaynaklarda yaşamayı seven bir tatlı su balığıdır.
Dünyada ve ülkemizdeki su kaynaklarında bir çok alabalık türü mevcuttur.

Bunlar: alp, kahverengi, deniz, göl, kesik boğaz, kaynak ve gökkuşağı alabalık türleridir.
Yetiştiriciliği en yaygın şekilde yapılan ve en iyi ekonomik kazanç sağlayan tür hepimizin yakından tanıdığı gökkuşağı alasıdır.
4 Gökkuşağı alasının yüksek uyum ve yemden yararlanma yeteneğinin yüksek olması,
4 Suni yöntemlerle yumurta alımının kolaylığı,
4 Kuluçka süresinin kısa olması ve
4 diğer alabalık türlerine oranla hastalıklara karşı daha dayanıklı olması nedeniyle yetiştiricilikte tercih edilir.
Alabalık işletmesi kurarken yer seçiminde bir takım kriterler göz önüne alınmalıdır.
Alabalık işletmesi kurulacak arazide
• İşletme için gerekli miktar ve nitelikte su bulunmalıdır.
• Toprak havuzlar inşa edilecekse, toprak suyu geçirmemelidir.
• Arazi mümkün olduğunca düz olmalıdır. Ancak suyun cazibe ile akabilmesi için %0,2 civarında meyilli olmasında yarar vardır.
• İşletme kurulacak yerlerde üretimi olumsuz etkileyecek madencilik, orman işletmesi veya tarımsal üretim gibi faaliyetler olmamalıdır.
• Yerleşime açık yerlerde tesis kurmaktan kaçınılmalıdır.
• Arazi, sel ve taşkına maruz kalmamalıdır.
• Aynı kaynaktan başka üreticiler de yararlanıyor ise, su kullanımında birlikte hareket edilmelidir.
• Yer, pazara yakın ve ulaşıma açık olmalıdır.
• Elektrik ve telefon imkanı bulunmalıdır.
• Yasal yönden herhangi bir problem olmamalıdır.
Alabalık işletmesi kurulacak arazi seçimi doğru yapıldıktan sonra, mevcut suyun durumu da değerlendirilmelidir.
İşletme yılda 1 ton alabalık yetiştirmek için ağustos-eylül aylarında enaz 3-4 lt/Sn’lik su girişine sahip olmalıdır.
Su debisi, kaynağın en düşük akış oranında olduğu Ağustos-Eylül ayları veya daha önceki yılların kayıtlarına göre hesaplanmalıdır.
Eğer suyun debisi yeterli ise, suyun kimyasal özelliklerinin belirlenebilmesi için uzman bir laboratuara analiz yaptırılmalıdır.
Suyun pH’sı nötr ya da hafif alkali olmalıdır.
Suyun sertliği özellikle yumurtaların açılması için önemli olduğundan 15-20 mg/lt’den yüksek olmamalıdır.
Suyun sıcaklığı yetiştiricilik modeline göre değişmektedir. Örneğin; yavru üretimine ağırlık verilecekse 8-11°C, semirtme işlemi amaçlanıyor ise, 12-18°C olmalıdır.
Su da çözünmüş oksijen, su sıcaklığına bağlı olarak değişmekte olup, en uygun çözünmüş oksijen 8.5-9 mg/lt’dir.
Bir alabalık işletme ünitesi
� Kuluçkahane
� Alabalık havuzları
� İşletme binası olmak üzere üç ana birimden oluşur.
Kuluçkahane binası bir alabalık tesisinin beynidir.
Kuluçkahanede sağım yeri, yavru çıkış ve ön besleme yalakları veya inkubatörler bulunur.
Kuluçkahane çıkış yalakları fazla büyük olmamalı, genellikle 3.0 x 0.5×0.25 metre ebadında olmalıdır.
Kuluçka yalaklarına döllenmiş yumurta ya da keseli larvaların korunması için 30x40x10 cm. veya 30x50x10 cm ebatlarında tablalar yerleştirilir.
Tablaların yan tarafları kapalı, altları göz açıklığı 1.5-2 mm.lik telle kaplı olmalı, tablalar arası kapaklarda su; alttan girip üstten çıkacak şekilde düzenlenmelidir.
Kuluçka tablalalarına yumurta koyarken tek sıra olmasına dikkat edilmelidir. Alabalık yumurtaları 3.5-5.5 mm çapında olduğundan 1 m2’lik yüzeye 40-60 bin adet yumurta konulabilir.
Dikey kuluçka dolapları ise az yer kaplamaları ve kullanımlarının kolay olması nedeniyle tercih edilmektedir. Bunlar üst üste istiflenmiş plastik çekmecelerden ibaret olup, her bir dolapta 10-12 adet tepsi kullanılabilir.
Bir dikey kuluçka dolabında bir kerede 1.5-2 lt/dk. Debilik su ile 100.00-120.000 adeğt yumurta kuluçkaya alınabilmektedir.
Alabalık havuzları, kullanma amacına ve mevcut imkanlara göre farklı malzemelerden yapılır ve farklı büyüklüklerde olabilir. Genelde küçük, dar ve uzun kanal şeklindeki havuzlar tercih edilir, ayrıca son yıllarda yuvarlak fiberglas havuzlar da kullanılmaktadır.
Havuzların yapımında ana prensip; temizleme, yemleme ve hasada uygunluk olmalı, havuzların taban meyli binde bir dolayında olmalı, yan kenar meyilleri ise 1/1,5 olarak yapılmalıdır.
Havuzların giriş ve çıkışları ayrı tutulmalı, bir havuzdan çıkan suyu tekrar kullanmaktan imkanlar dahilinde kaçınılmalıdır. Havuzlardaki mevcut su günde en az 4-5 kez tazelenecek şekilde planlanmalıdır.
Bir alabalık işletmesinde
v Yavru büyütme havuzları
v Damızlık havuzları ve
v Semirtme havuzları bulunmalıdır.
Semirtme havuzları da
• Toprak havuzlar
• Fiberglas tank havuzları
• Betonarme semirtme havuzları olarak sınıflandırılabilir.
İşletme binası ise bakıcıların kaldığı yer, yem deposu ve yem hazırlama bölümü ile alet ve ekipmanların konulduğu kısımlardan oluşur ayrıca işletme binasında idari büro da yer alabilir.
En verimli alabalık anaçları 3 yaşındaki dişi damızlıklardır. Damızlık sürüsü 4-5 yaşına kadar kullanılsa da yaş ilerledikçe yumurta verimi ve kalitesi düşer.
Damızlıklar m3’e 2 balık gelecek şekilde stoklan malıdır.
Bu nitelikteki balıklar, özellikle sağım öncesi 6 ay süresince iyi beslenmeli, bilhassa aşırı yemlemeden kaçınılmalı ve sağımdan 1 ay önce erkek ve dişiler ayrılmalıdır.
Ülkemiz koşullarında alabalıklar genelde Kasım-Şubat ayları arasında yumurta vermektedir. Son yıllarda ise ışık rejimi uygulaması ile bir yıl içinde birkaç kez yumurta almak mümkün olmaktadır.
Üreme sezonunda erkek ve dişiyi ayırmak oldukça kolaydır. Dişilerin cinsiyet deliğinin etrafı kırmızılaşıp karınları şişkinleşir.
Erkeklerin ise vücutları yassı ve alt çeneleri kanca şeklinde yukarı doğru uzar.
Sağım zamanının tam olarak tespiti için ayrılan dişi ve erkeklerde her hafta sperm ve yumurta kontrolleri yapılır. İyice olgunlaşmış olanlar sağıma alınırlar.
Dişi ve erkek balıkların karınlarını sıvazlamak suretiyle yumurta ve spermaların alınması işlemine sağım diyoruz.
Anaçların vücut büyüklüğüne göre sağım bir ya da iki kişi tarafından gerçekleştirilir.
Dişi balıkların cinsel açıklık çevresi bir havlu ile kurulanır. Sonra kuru bir kap içine önce dişi balıkların yumurtaları sağılır. Sağılan yumurtaların üzerine birkaç farklı erkeğin spermi sağılarak parmak ucu veya bir kaz teleği ile karıştırılır. Bu işlemden 5-7 dakika sonra az bir su ilave edilerek tekrar karıştırılır. Bu işlemler yapılırken kapların üzeri kapatılarak yumurtaların ışık almaması sağlanır. 15-20 dakika bekledikten sonra, yumurtalar temiz su ile yıkanır.
Yıkama işleminden sonra yarım saat yumurtaların su alıp sertleşmesi için beklenir.
Ölü yumurtalar beyaz bir renk aldığı için canlılardan kolayca ayırt edilebilirler. Kuluçka eleklerine konmadan önce ölü yumurtalar sifon lama ile alınmalıdır. Yumurtalar döllendikten yaklaşık 28 saat sonra hassas döneme girdiğinden gözlerinin siyah noktalar şeklinde oluştuğu döneme kadar yumurtalarla fazla oynamamak gerekir. Gökkuşağı alabalığında gözlenme süresi 14°C su sıcaklığında 14-15 gündür.
Yumurtaların açılma süresi suyun sıcaklığına ve balık türüne göre değişik. Gökkuşağı alabalığı yumurtalarından yavru çıkışı 4.5-15°C’de 8-10 gün arasındadır. Açılan yumurtadan çıkan yavrular bir müddet keseli halde yaşamlarını sürdürürler. Hassas dönemde ölü yumurtaları temizleme sırasında canlı yumurtalar zarar göreceği için yumurtalar gözlenene kadar periyodik olarak ilaçlanarak yumurtaların mantar ile kaplanmasına engel olunmalıdır.
Bunun için 2 mg/lt dozda malahit yeşili ile bir saat süreli, iki günde bir ilaçlama mantar gelişimi engellenebilir.
Ayrıca yumurtalar başka çiftliklerden alınmış ise veya anaçtan yumurta vasıtası ile yavrulara intikal edebilecek bazı rahatsızlıklara, engel olmak amacı ile yumurtalar kuluçka yerlerine alınmadan önce bir iodofor ile dezenfekte edilmelidir. Yumurtalar 10 dakika süre ile 1: 300’lük wescodin veya 1: 100’lük Bufodin çözeltisine daldırılır.
Gözlenmeden sonra bütün yumurtalar açılıp yavruların tamamı çıkana kadar yaklaşık 7-10 gün her gün ölü yumurtalar ve kabukları ortamdan uzaklaştırılmalıdır.
Yumurtaların tümü açıldıktan sonra keseli larvalar yalaklara yerleştirilmiş olan eleklere aktarılırlar. Yavrular su sıcaklığına bağlı olarak 2-6 hafta süre için besin keselerinden beslenirler. Bu dönemde yalaklar belirli sürelerle temizlenip, ortamdaki ölü larva ve yumurta artıkları sifon lama ile uzaklaştırılır. Zamanla besin kesesini tüketen yavrular, yüzmeye başlayarak eleklerin yanlarından yalağın içine geçerler. Bu andan itibaren yavruların hepsu su yüzeyine çıkarak hava keselerini doldurmaya ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle yalaklardaki su derinliği 10 cm’yi geçmemelidir.
Yavrular suni yeme besin keselerini tamamen tüketmeden başlatılırlar. En ince toz yem baş ve işaret parmağı arasından nazikçe bırakılarak balıkların davranışı izlenir ve buna göre yemleme işlemine belli aralıklarla devam edilir.
Erken dönemde yavrular mümkün olduğunca sık fakat az yemlenirler. Burada amaç, yavruların sindirim organlarının gelişmesine uygun davranmaktır.
Yavrular yalaklara takriben m2’ye 10.000 adet dolayında stoklanır. Suni yeme alıştırılmış bir aylık yavrular semirtme tanklarına alınırlar. Tanklarda su debili 1 lt/dk, stoklama oranı ise 25 kg/m3 düzeyinde olmalıdır.
Gökkuşağı alabalığının büyütülmesinde şu şartlar göz önünde bulundurulmalıdır:
• Yavrulara ilk besleme döneminde vücut ağırlıklarının yaklaşık %10’u dolayındaki yem günde 8-10 kez sıklıkla verilir.
• Günlük verilecek yem miktarı, suyun sıcaklığına ve balığın büyüklüğüne göre ayarlanmalıdır.
• Değerlendirilmeyen yem atıkları ve balık atıkları günlük olarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Toz yemlemeden belli bir dönem sonra granül yavru yemleri kullanılır.
• Balıklar parmak boya ulaşınca 5-7 cm veya 3-4 gr ağırlığa geldiğinde 2 mm’lık pelet yeme geçilmelidir. Balıkların boyu büyüdükçe yemin pelet yeme geçilmelidir. Balıkların boyu büyüdükçe yemin pelet boyu da büyütülmelidir.
• Balıklar genç dönemde hızla büyüdükleri için belli aralıklarla boylama ve seyreltme işlemine tabi tutulmalıdır.
• Gökkuşağı alabalığı suyun sıcaklığına bağlı olarak 9-15 aylık bir sürede Pazar boyuna yani 200-250 gram ağırlığa ulaşabilmektedir.
• Alabalıklar porsiyonluk boya ulaşınca, günlük yemleme sıklığı ikiye düşürülmelidir.

SU ÜRÜNLERİ AVLANMA YÖNTEMLERİ VE UYGUN AĞ MODELİNİN TESPİTİ

Fırat ve Dicle nehir sistemlerinin içinde bulunan GAP Bölgesinde, 2235 kilometre uzunluğunda nehir, 6481 hektar doğal göl ve DSİ tarafından inşası tamamlanarak işletmeye açılmış, yaklaşık 126 bin 592 hektar baraj gölü bulunmaktadır.
GAP Bölgesinde hali hazırda 19 adet baraj gölü işletmeye alınmış olup, bunların toplam yüzey alanı yaklaşık 126 bin 592 hektardır. Yüzey alanı yaklaşık 9311 hektar olacak 4 adet baraj gölü ise inşa halinde olup planlanan 21 adet baraj gölünün de devreye girmesiyle doğal göl ve göletlerle birlikte yaklaşık 204 bin 216 hektarlık su alanı oluşturulacaktır.
Bu alan, ülkemiz toplam iç su (göl, baraj gölü ve gölet) alanının yaklaşık %17’sidir. Bölgedeki su kaynaklarının fazla olmasına karşın bölge, gerek üretim gerekse tüketim açısından diğer bölgelere oranla çok düşük seviyededir. GAP Bölgesinde elde edilen su ürünleri üretim miktarları, baraj göllerinin aşamalı olarak devreye girmesi ve buralarda yapılan balıklandırma çalışmalarıyla artış gösterecektir. Halihazırda 900 ton civarında olan su ürünleri istihsalinin GAP projesinin tamamlanmasıyla birlikte 8000 tondan fazla olacağı tahmin edilmektedir. GAP bölgesinde bulunan rezervuarlarda aynalı sazan, pullu sazan, musul sazanı, tatlısu kefali, in balığı, yayın, bıyıklı balık, siraz, benekli siraz, bizir, şabut, kababurun türleri yaygın olarak bulunmaktadır.

İçsu ürünleri avcılığında yaygın olarak kullanılan av araç gereçlerini ağlar, pinterler ve oltalar olarak sınıflandırabiliriz.
AĞ’LAR
Uzatma ağları balıkların solungaçlarından veya diğer vücut bölgelerinden ağ gözüne takılmaları ya da ağ’a vurdukları esnada yaptıkları hareketlerle ağ’a sarılarak yakalanmalarını sağlayan ağ’lardır.
Tatlısu balıklarının avcılığında kullanılan bu ağlar, mantar ve kurşun yaka yardımıyla su ortamına set oluşturacak şekilde bırakılır. Yapısal olarak mantar yaka, ağ (tor), kurşun yaka olmak üzere üç ana bölümden oluşur:
Mantar Yaka: Yaka ipi üzerine belirli aralıklarla dizilmiş mantar yüzdürücülerden oluşmaktadır. Ağın üst kenarı yaka ipine donatılarak suda dikey konumda askılı vaziyette kalmasını sağlar.
Ağ (tor) Kısmı: Esas olarak tor ağlardan oluşur. Belirli göz yüksekliğinde ağ yaka boyunca devam eder. Göz açıklığı ve ip kalınlığı avlanılacak balık türüne göre değişiklik gösterir.
Kurşun Yaka: Ağ’ın alt kenarında, üzerine belirli aralıklarla kurşunlar yerleştirilen ve yaka ipine donatılan kısmıdır. Ağın istenilen bölgeye inmesi, gergin durması bakımından önem taşır.
Uzatma ağ’larını, fanyasız ve fanyalı oluşlarına göre sade uzatma ağ’ları ve fanyalı uzatma ağ’ları olarak ikiye ayırmak mümkündür.
Sade uzatma ağ’ları, mantar ve kurşun yaka arasına donatılmış tek kat ağ’dan (tor ağ) oluşur. Ağ’ın göz açıklığı avlanacak balığın başının geçip vücudunun geçemeyeceği genişliktedir. Ağ gözü açıklığı balığın vücut ve baş yapısına bağlı olarak bu ağ’larda balıkların yakalanması;
1- Gözlerin arkasından
2- Solungaç kapaklarının arkasından
3- Sırt yüzgecinin önünden
4- Dişler, bıyıklar, yüzgeçler veya başka şekillerde dolanmak suretiyle dört şekilde gerçekleşmektedir.
İlk üç yakalanma şeklinde, balığın büyüklüğü ile ağ gözü açıklığı arasında direkt bir ilişki olmasına rağmen dördüncü yakalanma şeklinde daha çok balığın dış yapısındaki çıkıntılar etkili olmaktadır.
Ağ’ların derinliği, avlanacak balık türlerinin özelliklerine ve avcılık sahasının derinliğine göre belirlenmektedir.
Fanyalı Uzatma ağında, tor ağ’ın bir veya iki yanına birden, göz açıklığı tor ağ’dan oldukça büyük fanya ağ’ı eklenerek oluşturulur. İhtiva ettikleri fanya ağı sayısına göre tek veya çift fanyalı olabilmektedir.
Çift fanyalı ağ’lar, tor ağın her iki yanına fanya konularak kurşun ve mantar yakaya donatılmak suretiyle oluşturulmuştur. Ülkemiz göl ve barajlarında Sazan, Kefal, Bıyıklı Balık, Sudak, Levrek balıklarının avcılığında büyük ölçüde bu ağ’lar kullanılmaktadır.
Uzatma Ağ ile Avcılık Yöntemi
Bu ağ’lar genellikle, akşamüzeri dökülüp ertesi günü gölden çekilmektedir. Ancak, av veriminin düşük olduğu göllerde yapılan avcılıkta göle dökülen ağ’lar su sıcaklığının düşük olduğu dönemlerde birkaç günde bir çekilmektedir.
Ağ’lar, rüzgar ve akıntının durumuna göre sahile dik olarak diğer bir ifade ile balığın geliş istikatemine dik dökülürler. Göle dökümünde ilk iş olarak, dökülecek ağ’ın kurşun yaka ipine ağırlık, mantar ipinin ucuna da en azından su yüzeyine çıkabilecek uzunlukta ipe bağlı bir şamandıra bağlanır ve göle bırakılır. Birbirine yaka iplerinden uç uca eklenen ağ’lar seri şekilde bırakılır. Ağırlık ve şamandıralar ağların su içerisinde düzgün durmasının ve akıntılarla sürüklenmemesini sağlarken aynı zamanda şamandıralar yardımıyla ağ’ın yeri de işaretlenmiş olur. Ağ’ın gölden çekiminden ise dökümün tersi bir uygulamayla ağ’lar gölden çekilerek balıkçı teknesine alınır ve yakalanan balıklar temizlenerek tekrar döküm için hazırlanır.
Pinterler
Kerevit ve yılan balığı avcılığında kullanılmaktadır. Pinterler tek ve çift girişli olarak sınıflandırılmaktadır.
Tek Girişli Kerevit Pinteri: Yemsiz olarak kullanılır. İlki yarım daire şeklinde beş adet çemberin üzerinin ağ’a kapatılması ile oluşturulur. Pinterin içerisine kerevitin girmesine yardımcı olacak fakat çıkışını engelleyici iki adet huni oluşturulur. İlk huni, birinci çemberden ikinci çembere doğru daralan kesik koni biçiminde uzanmaktadır. İkinci huninin genişliği birincisine göre daha dar olup, üçüncü çemberden dördüncü çembere doğru uzanır. Karşılıklı iki pinter, aralarına yerleştirilen kereviti yönlendirici germe ağ yardımıyla birleştirilir. İkişerli olarak donatılan pinterler birbirlerine seri şekilde bağlanarak takım oluşturulur.
Çift Girişli Kerevit Pinteri: Aynı eksen üzerinde yer alan dört adet tel çember ve üzerini silindir şeklinde kapatan ağdan oluşur. Ağ’lar, her iki uçtan içeri doğru daralan kesik koni şeklinde ikinci çemberlere bağlanır. Bu şekilde hazırlanan pinterler seri şekilde birbirine eklenerek istenilen sayıda bir takım oluşturulur.
Balık Pinterleri: Sığ sularda balık avcılığında kullanılmaktadır. Pinterler tek girişli olup, iki pinter arasında balığı pinterlere girmesini sağlayan yönlendirici bulunmaktadır. Pinter çemberler üzerine ağ’la kapatılmasıyla oluşur. Pinter içerisinde balığın girmesine yardımcı olacak fakat çıkışını engelleyici iki adet huni oluşturulur. İlk huni, birinci çemberden ikinci çembere doğru daralan kesik koni biçiminde uzanmaktadır. İkinci huninin genişliği birincisine göre dar olup, balığın çıkışını engeller. İkişerli olarak donatılan balık pinterleri iki ucundan sabitleyicilerle (kazık, kamış, dal v.s.) iyi bir şekilde gerdirilir. İki pinter arasındaki yönlendirici tabana dikey olarak kurulmalıdır.
Bu tip pinterle kerevit avcılığı yemli olarak yapılmaktadır. Yem olarak, genellikle kepekli un, bazen kan ve tuz karışımından hazırlanan yemler kullanılmaktadır.
Pinter ile Avcılık
Kerevitler kıyıya paralel olarak hareket eden canlılardır. Bu nedenle, pinterler kıyıya dik olarak dökülür. Seri olarak birbirine eklenen pinterlerin ilkine bir ip yardımıyla ağırlık ve şamandıra bağlanarak göle bırakılır. Pinterlerin göle döküm işlemi bitince, son pintere bağlanan ipe de ağırlık ve şamandıra bağlanır, daha sonra gerdirilmek suretiyle düzgün durması sağlanarak bırakılır. Döküm esnasında çift girişli pinterlerin içerisine önceden hazırlanan yemler konur.
Tek girişli pinterlerle avcılıkta, pinterle karşılaşan kerevitler yönlendirici germe ağ yardımıyla içerisine girmeye zorlanır. Çift girişli pinterlerle karşılaşılan kerevitler ise, pinter içerisindeki yemin kokusunu hisseder veya görerek hunilerden içeri girerler. Göle bırakılan pinterler genellikle ertesi günü yoklanır, yakalanan kerevitler alınır.
Oltalar
Su ürünleri avcılığında gerek sportif gerekse ticari balıkçılıkta oltalar yaygın olarak kullanılmaktadır.
Oltalar, iğne ve kancalar, beden malzemesi (misina), fırdöndü, batırıcılar, yüzdürücüler, yönlendirici ve destek malzemelerinin biraraya getirilmesi ve donatılması ile hazırlanır.
Balıkların olta iğnesini ısırması, yutması veya tutulması suretiyle avlanma gerçekleşir. Olta avcılığının başarısı balık davranış biçimleri yanında, avcılığı yapan kişinin teknik ve deneyimine, kullanılan malzemenin uygunluğuna ve sağlamlığına bağlıdır.
Bir olta iğnesi; Uç, dirsek ya da boyun, beden, pala ve tırnak olmak üzere beş kısımdan meydana gelmektedir. Bu beş kısım birçok yapı farklılıkları taşır. Bu farklar avlanma etkinliğini maksimuma çıkarma amacı ile geliştirilmektedir.
Olta takımlarının en aktif malzemesini iğneler oluşturur. Balık ve diğer su ürünleri iğneye takılmak suretiyle avlanmaktadır. İğnelere esas olarak suya dayanıklılık, burkulma, darbelere karşı mukavemet ve avlanma etkinliği en önde gelen kriterlerdir. Bunun yanında iğnenin teknik özelliklerinin avlanacak türe uygunluğu büyük önem taşır.
Olta iğnelerinin seçiminde avlanacak balığın türüne ve büyüklüğüne göre karar verilmelidir. Genel olarak iğnelerin boyutları numara ile ifade edelir. Aynı numaraya sahip bir iğne farklı firmalarca değişik boyutlarda üretilebilmektedir.
Ülkemizde kullanılan olta iğneleri genelde 1 den başlayarak 24’e kadar numaralanmış olup, bu sistemde numara yükseldikçe iğne küçülmelidir.
Diğer taraftan birden başlayıp 1/0.2/0 şeklindeki numaralama ise numara yükseldikçe iğne büyümektedir. Küçük iğneler 1-24 arası 1/0-15/0 arası boyutlarda üretilir.
Paraketa
Paraketalar, özellikle demersal balıkların (sudak, turna ve yayın gibi) avcılığında kullanılmaktadır.
Sudak balığı avcılığında kullanılan paraketa; ana beden, köstek ve iğneler olmak üzere üç ana kısımdan oluşur. Paraketa takımı oluşturulurken ilk olarak, paraketa iğnelerin üzerine dizileceği ahşap paraketa tablası hazırlanır. Poliamid ipten oluşan ana bedene her 1,5 metrede bir 0,5 metre uzunluğunda 210×6 numara köstek ipi bağlanır. Her köstek ipinin ucuna da 2 numara olta iğneleri bağlanarak paraketa tablasına dizilmek suretiyle yerleştirilir. Paraketa ile sudak balığı avcılığı oldukça meşakkatli bir iş olmasına rağmen, paraketa takımlarının iğne sayıları 500 ile 2000 arasında değişmektedir.
Paraketa ile sudak balığı avcılığında olta iğnelerine yem olarak sudak eti, balık gözü, sülük, canlı kurbağa yavrusu, sivrisinek balıkları ve diğer bazı canlı balık yavruları takılır. Sudak balığının en çok tercih ettiği yem canlı yemlerdir. Ancak her zaman için yeterli canlı yem temini mümkün olmamaktadır. Yemlenen iğneler paraketa tablası üzerine dizilir ve paraketa atımı hazırlanır.
 

Bu içeriği görüntüleyen kullanıcılar (Kullanıcı: 0, Ziyaretçi: 1)

Üst