Sığır Hastalıkları Nelerdir ? Sığır Hastalıkları Nedenleri? Sığır Hastalıkları Tedavileri?
Önemli Vital Hastalıkları
Sığır Vebası
Malkıran veya çor olarak da bilinen sığır vebası yüksek oranda ölümlere neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Yüksek ateş, gözlerde kızarıklık, göz yaşı ve burun akıntısı, ağızda kepek serpilmiş bir görünüm, diş etlerinde, dudakların iç yüzünde, dil damaklarda yaralar, köpük şeklinde salya ve ishal hasta hayvanlardaki belirtileridir. Hastalığın kesin teşhisi laboratuvarlarda yapılır.
Hasta hayvanların göz yaşı, burun akıntısı, salya ve dışkıları ile temasla hastalık bulaşmaktadır.
Tedavisi ; Hasta hayvanlarda tedavi yoktur. Belirtileri fark edildiğinde hasta hayvanlar hemen ayrılır ve veteriner hekime haber verilir. Ölen veya öldürülen hayvanlar derin çukurlara gerekli tedbirler alınarak gömülür.
Sağlık raporu olmayan ve nereden geldiği belli olmayan hayvanlar sürüye alınmamalıdır. Sağlan hayvanlara aşı uygulamasıyla korunma metodu uygulanabilir. İhbarı mecburi bir hastalıktır.
Şap Hastalığı
Tabak hastalığı olarak da adlandırılır. Sığırların et ve süt verimini çok düşürür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Şap hastalığı çıkan bir ülke kadar komşu ülkelerde tedbir almak zorundadırlar. Hasta hayvanlarda ateş yüksekliği, ağızda ip gibi salya akıntısı, dilde, diş etlerinde, dudak içlerinde, burun içinde ve etrafında, mercimek veya nohut büyüklüğünde içi sıvı dolu kesecikler belirir. Hayvan yem yiyemez. Keseler patladıkça yara oluşur. Ayrıca ayaklar ve özellikle tırnak aralarında meydana gelen yaralar nedeniyle hayvanlar topallar, bazen tırnakları düşer, hayvan çok acı çektiği için yürüyemez olur.
Şap hastalığın yedi tipi vardır. Çıkan hastalık hangi tipte ise ona göre hayvanlar aşılanır. Dilden ve deriden alınan yara örnekleri Ankara’ daki Şap Enstitüsü’ ne gönderilir.
Bulaşma hasta hayvanların salyaları, yapağıları, derisi, kılları ile hayvandan hayvana geçer. Hastalık bulaşmış otlar, saman ve dane yemlerle, ahıra giren insanlar ve motorlu araçların lastikleri ile bulaşma olur.
Hastalığa karşı en önemli tedbir şap aşısıdır. Hayvanlar altı ayda bir koruma aşısı yapılmalıdır. 5-8-12 aylıkken birer kere, ondan sonra yılda iki kez aşıya devam edilir. Şap hastalığı çıkan yöreye 20 km kadar uzaklık içinde olan bütün hayvanlar aşılanmalıdır.
Hastalık çıkar çıkmaz hayvanlar ayrılmalı, hemen veteriner hekime haber verilmeli, hasta hayvanların ayak ve ağız yaraları sodalı veya sirkeli su ile yıkanmalıdır.
Hasta hayvanların eti buzdolabında 48 saat bekletildikten sonra yenir, fakat kesimden sonra kan, kemik gibi artıklar yakılır veya gömülür.
Şap hastalığın yedi tipi vardır. Çıkan hastalık hangi tipte ise ona göre hayvanlar aşılanır. Dilden ve deriden alınan yara örnekleri Ankara’ daki Şap Enstitüsü’ ne gönderilir.
Bulaşma hasta hayvanların salyaları, yapağıları, derisi, kılları ile hayvandan hayvana geçer. Hastalık bulaşmış otlar, saman ve dane yemlerle, ahıra giren insanlar ve motorlu araçların lastikleri ile bulaşma olur.
Hastalığa karşı en önemli tedbir şap aşısıdır. Hayvanlar altı ayda bir koruma aşısı yapılmalıdır. 5-8-12 aylıkken birer kere, ondan sonra yılda iki kez aşıya devam edilir. Şap hastalığı çıkan yöreye 20 km kadar uzaklık içinde olan bütün hayvanlar aşılanmalıdır.
Hastalık çıkar çıkmaz hayvanlar ayrılmalı, hemen veteriner hekime haber verilmeli, hasta hayvanların ayak ve ağız yaraları sodalı veya sirkeli su ile yıkanmalıdır.
Hasta hayvanların eti buzdolabında 48 saat bekletildikten sonra yenir, fakat kesimden sonra kan, kemik gibi artıklar yakılır veya gömülür.
Mastitis(Meme İltihabı)
Mastitis, süt veren bir ineğin meme dokusunun iltihaplanmasıdır. Süt verimine ve sütün yapısına etki eden bir hastalıktır. Hızlı ilerleyen mastitislerde memelerde şişlik, kızarıklık ve ağrı görülür. Süt kanlı, pıhtılı ve bulanık gürünüşlüdür.
Hastalığı oluşturan faktörler; mikroorganizmalar, süt ineğine ait sebepler ve çevre koşullarıdır. Ahırlar kalabalık, altlıklar pis ve hayvanın meme başı yaralanmışsa mikroplar girer çoğalır ve hastalığı oluşturur. Sarkık memeler, süt verimi yüksek hayvanlar, güç sağılan hayvanların memesi tam sağılmadığından mastitis sık görülür.
Hastalıktan korunma ve tedavisi:
Mastitisten korunmanın en etkili yolu temizliktir. Sağım önü ve sonrası meme iyice yıkanmalıdır. Yerler kuru ve temiz olmalıdır. Makine ile sağım yapılacaksa sağım başlıkları memeye iyice takılmalıdır. Sağım makinelerinin temizliğinin iyi yapılması gerekmektedir.
Tedavi ise veteriner hekimin verdiği uygun bir antibiyotiğin uygun doz ve zamanda uygulanmasıyla mümkündür. Tedavi esnasındaki sağılan sütler antibiyotikli olduğu için tüketilmemelidir.
Antraks(Dalak-Şarbon)
Enfeksiyon vücut ısının yükselmesi, dalağın şişmesi, kanın koyu bir renk almasıı ve pıhtılaşmaması, deri altı dokularda kanamanın olması ile belli olmuş olur. Hayvandan insana geçen karakterde bir hastalıktır. Hastalığa yakalanan hayvanlar ölümünden bir iki gün önce süt, dışkı ve idrarlarıyla etkeni etrafa saçarlar. İyileşen hayvanlar ise bir süre daha süt ve idrarlarıyla etkeni dışarı bulaştırırlar. Ölen hayvana otopsi yapılırsa kandaki bakteri kısa bir sürede spor haline geçer,araç ve gereç ile çevreye bulaşır. Kan emici sokucu sinek ve böcekler şarbon sporunu taşıyabilir ve bulaştırırlar. Ayrıca bulaşık kemik unu, kıl, yapağı, deri, slaj yemi gibi maddeler bulaşmada önemli rol oynarlar.
Bulaşma:
a. Sindirim sistemi yoluyla ; yemlere bulaşan etken enfeksiyon oluştururlar.
b. Solunum sistemi ; daha çok insanlarda görülür.
c. Deri yoluyla ; çizik ve yara gibi nedenlerle etken vücuda girer ve enfeksiyon oluşturur.
Tespiti:
Ani ölümler olduğundan klinik bulguları tespit edilemez. Bundan dolayı tedavi pek mümkün değildir. Büyükbaş hayvanlara antibiyotik uygulaması yapılabilir. Buna ilaveten bağışık serum verilebilir.
Korunma:
a) Enfekte mer’alar kullanılmamalıdır.
b) Hastalık çıkmış bölgelere sağlam sürüler sokulmamalıdır.
c) Hayvan barınaklarında dezenfeksiyona önem verilmelidir.
d) Sağlam hayvanlara bağışıklık için aşı uygulanabilir.
e) Ölen hayvanların doğal delikleri tıkanır, 2 m’lik bir çukura bırakılır üzerine sönmemiş kireç dökülür ve toprakla kapatılır.
İnfeksiyoz Nekrotik Hepatitis Hastalığı
Halk arasında kara hastalık da denilmektedir. Sığırlarda bazen ani ölümler görülmektedir.
Hastalığın etkeni bir mikroptur. Bu mikrop sindirim sisteminde her zaman mevcuttur. Ancak burada zararsız olan mikroplar kelebek parazitinin hareketi ile karaciğere geçerek hastalık oluştururlar. Hastalık sulak mer’alarda otlayan hayvanlarda daha çoktur. Sulak mer’alarda karaciğer karaciğer parazitinin gelişmesi daha iyidir. Hastalık aniden başlar ve hiç belirti vermeden ani ölümler olur.
Hastalığın tanınması için hayvan öldükten sonra karciğer ve kalbin tüm olarak ve ayrıca kalp kesesi, göğüs ve karın boşluğu ayrı temiz kaplarda taze olarak kokuşturulmadan laboratuvara getirilmelidir. Etkili bir tedavi şekli yoktur.
Hayvanların bu hastalıktan korunması için düzenli olarak aşılanması gerekmektedir.
Yanıkara
Boyun, kalça, adalelerin fazla olduğu vücut bölgelerinde sıcak, ağrılı ve gazlı ödemlerle kendini belli eden öldürücü bir hastalıktır. Ülkemizde sonbahar ve kış başlangıcında patates ve pancar ekimi yapılan tarlalarda otlatılan hayvanlar arasında görülmektedir.
Hayvanda iştahsızlık, bitkinlik, diş gıcırdaması, sinirsel deprasyonlar, ağız köpürmesi görülür ve ateş birden yükselir. Hayvanlarda topallık göze çarpar. Solunum güçlüğü, kalp yetmezliği görülür. Vücut ısısı düşer ve hayvan 1-2 gün içersinde ölür.
Teşhis için hastalıklı dokular kan ve ödem sıvısı laboratuvara gönderilmelidir. Hasta hayvanlara başlangıçta antibiyotik verilirse kurtulma şansı olabilir. Aktif bağışıklık için aşılar kullanılmalıdır.
Buzağı Septisemisi
Hastalığın etkeni E. Koli’ dir. Mikrobun kana karışması yoluyla enfeksiyon olur. Hızlı ilerler ve ölümle son bulur.
Hastalık ; inek yetiştirilen yerlerde fazla olur ve kayıplara sebep olur.Yeni doğan hayvanların bir arada tutulduğu bölgelerde, soğuk, pis, rutubetli ve karanlık ahırlarda enfeksiyon daha yaygındır. Bulaşık süt, su ve gıdaların sindirim sistemi yoluyla vücuda alınması ile enfeksiyon oluşur. En fazla yeni doğan buzağılar duyarlıdır. Yavrular hastalık etkenini ilk olarak annelerinden emdikleri süt ile alırlar. Hayvanların dışkıları mikrop kaynağı olup bulaşmada önemli role sahiptirler. Rahim içi ve göbek kordonu ile bulaşmalara sıkça rastlanmaktadır. İyi bir bakım beslenmenin olmayışı ve suni emzirmeler bulaşmanın hazırlayıcı etkenleridir. A vitamin eksikliği hastalığa duyarlılığı artırır.
Klinik Bulguları ; İlk hafta içinde görünen bulgular başlıca üç klinik formu gösterirler.
a) Mikrobun kana karışması ile seyreden form : Ani ölümler vardır. Hayvanlarda durgunluk zayıflık görülür, ishal yoktur.
b) Zehirlenme ile seyreden form: Bağırsakta E. Koli’ nin fazla üremesi sonucu zehirlenmeler görülür. Şok ve ani ölüm klinik bulgularıdır.
c) ishalle seyreden form: İlk üç hafta bu tarzda hastalanırlar. Dışkı çok sulu beyaz renkte bazen kanlı bir görünüm alır. Hayvanın arkası ve kuyruğu fazlaca kirlenmiştir. Gaita fena kokulu ve köpüklüdür. Ateş başlangıçta yükselir. Hayvan su içmediğinden su kaybına bağlı problemler başlar. Tüyler ürpermiş ve gözler içeri çökmüştür. Ölüm 3-5 günde olur.
Teşhis: Hastalığın tanımı kolay olur ve laboratuvar koşullarında teşhis edilir.
Tedavi: Antibiyotik ve Sülfonamidlerle tedaviye çalışılır. Analar gebeliğin 7. Ayından itibaren kuruya çıkarılacağı zaman E. Koli aşısı ile birer haftada bir üç defa aşılanır. Ayrıca doğumdan hemen sonra bağışıklık serumları uygulanır. Vitaminli preperatlar, ishal giderici ilaçlar, mineral maddeler verilmelidir. Hijyenik tedbirler alınmalıdır.
Korunma: Hayvanların bakım ve beslenmelerine dikkat edilmelidir. Yavrulara ağız sütü verilmelidir. Göbek enfeksiyonu önlemek için gerekli tedbirler alınır. Gebelik dönemde hayvana aşıları yapılır. Anneye A vitamini takviyesi yapılır.
Sığırlarda Önemli İç - Dış parazitler
Bir canlının içinde veya üzerinde sürekli yada geçici olarak yalayıp beslenen diğer canlılara Parazit (Asalak) adı verilir.
İç Parazitler
Sığırların iç organlarına yerleşirler.
a. Karaciğerde Yerleşen Önemli Parazitler:
aa) Kum Kelebeği: Karaciğer safra kesesinde ve safra yollarında yaşar. Yumurtaları sığırın dışkısı ile dışarı çıkar, bunları sümüklü böcek alır, burada gelişir parazit olur larva halini alır ve sümüklü böcekten ayrılır. Daha sonra karıncalara geçer ve bu karıncaları ot ile birlikte yiyen hayvanlar parazite yakalanmış olurlar
ab) Yaprak Kelebeği :Karaciğerde çok sık görülür. Sümüklü böcekte gelişirler Sümüklü böceğin bulunduğu yerlerde otlayan hayvanlar paraziti vücutlarına almış olurlar.
ac) Yılan Kelebeği: Karaciğerde bulunur ve sümüklü böcekte gelişir. Hayvanlarda kilo kaybı kansızlık görülür. Sağmal ineklerin süt verimi yarı yarıya düşer. İlaçlı tedavisi mümkündür.
b. Sistiserk ( Cysticercus bovis): Bu kistlerin kaynağı insanların bağırsaklarında yaşayan bir şerittir. Halk arasında abdest bozan silahsız tenya olarakta bilinir. Dışkı ile dışarı çıkar ve bulaşık otlarla beslenen hayvanlar paraziti alırlar. Kastlarda kistler oluşur. Sistiserkli etler yenilmemelidir.
c. Ekinokok: Köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerittir. Yumurta dışkı ile dışarı çıkar. Yumurtaları alan insan ve sığırlarda da ekinokok kistleri meydana gelir. Kistli organ imha edilmelidir.
d. Akciğer Kıl Kurtları: Akciğerde yaşar ve iltihaba yol açar. Hastalık yağışların fazla olduğu bölgelerde ve yıllarda daha büyük zararlara yol açar.
Hayvanlar mer’aya çıkmadan önce ve sonra olmak üzere yılda iki defa mer’a ilaçlanmalıdır. Ara konakçı olan sümüklü böceklerle de mücadele yapılmalıdır.
e. Mide - Bağırsak Kıl Kurtları: Mide ve İncebağırsakta yaşarlar. Dışkı ile dışarı çıkar ve bulaşık otların tüketilmesi ile hayvana parazit geçer.
f. Askaritler: Özellikle genç danalarda daha çok görülür. Süt ile de bu parazitler bulaşmaktadır. Hayvanlarda ishal ve zayıflama görülür ve ilaçla tedavisi mümkündür.
Dış Parazitler
Hayvanların derisinin içinde veya üzerinde yaşayan parazitlerdir.
a. Hipoderma bovis (Büvelek, Nokra, Akra): Hipodermozis hastalığın etkenidir. Erkek ile çiftleşen dişi sinekler yumurtaları sığırların kıllarının diplerine bırakırlar. Bu yumurtalardan kurtçuklar çıkar ve deriyi delerler ve deri altına girerler. Deri altında şişlikler meydana getirirler ve böylece deri tahrip edilmiş olur. Deride meydana gelen delikler deri altındaki kurtçukların salgıladığı özel salgıların deriyi eritmesi sonucu meydana gelir. Derinin tahrip olmaması için etkili ilaçlarla mücadele yapılmalıdır.
b. Uyuz: Sığırda kaşıntıya ve tüylerin dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Uyuz böceği denilen çok küçük parazitler deri altına yerleşerek hastalığı meydana getirirler. Boyun, kuyruk sokumu, memelerin üst kısmı, boğaların cinsel organları etrafı yerleştikleri bölgelerdir.
Hayvanlarda sürekli bir kaşıntı, tüy dökülmesi, deride kalınlaşma, kıvrıntılı ve kuru kabuklarla örtülme görülür. Meydana gelen geniş lezyon hayvanı zayıflatır ve öldürebilir. Zayıf hayvanlarda daha çok görülür. İlaçlı tedavisi mümkündür.
c) Kene: Halk arasında sakırga adı da verilen keneler, insan ve özellikle hayvanlarda çok önemli zararlara yol açarlar. Kan emerek yaşamlarını sürdürürler. Soktukları yerler kızarır ve iltihaplanır. Keneler kan emmeleri sırasında ne kadar kan hastalığı varsa hayvanlara bulaştırırlar.
Kan Parazitleri
Mera kenelerinin bulaştırdığı bir hastalıktır. Halk arasında yavsı olarak da bilinirler.
a. Theileriosis: Sığırlarda öldürürcü bir hastalıktır. Kültür ırkları dayanıksızdırlar. Hastalığı oluşturan mer’a keneleri tarafından bulaştırılan bir kan parazitidir. Hayvanda 42 °C’ ye kadar yüksek ateş, bitkinlik, iştahsızlık, geviş getirememe, kansızlık, kokulu ishal ve gözlerde sarılık belirtileridir.
Aşılama yapılarak ve bunun yanında kenelerle mücadeleye devam etmek suretiyle hastalıkla mücadele edilebilir.
b. Babesiosis(Kan İşeme Hastalığı):</B> Keneler tarafından bulaştırılan özellikle ithal sığırlarda daha şiddetli seyreden bir hastalıktır. Enfekte sığırlar, hızlı ve yavaş olmak üzere iki klinik belirti gösterirler. Hızlı formda, 40-41 °C yükselen ateş, kan işeme, kansızlık ve sarılık gibi önemli dört belirti görülür. Ayni zamanda hayvanlar iştahsız, durgun ve düşkündürler, geviş getirme durmuştur, dışkı sarımsı- kahverengidir, kalp atışı ve solunum hızlıdır. Kanlı idrar, kahverengi-siyah veya kahve telvesi rengini alır. Hayvanların süt verimi azalır, gebeler yavru düşürebilir. Yavaş formda, ateş çok yükselmez ve genellikle kan işeme yoktur. Hayvanlar verim kaybına uğrarlar, zayıf ve halsizdirler.
Teşhiste; ilkbahar ve yaz aylarında hastalık olaylarının artması, sığırlarda ateş, kan işeme, sarılık ve diğer belirtilerin görülmesi bu hastalığı çağrıştırır. Kandan hazırlanacak numunelerin incelenmesi ile teşhis kolayca konur.
Tedavide; veteriner hekimin tavsiye edeceği ilaçlar, usulüne uygun bir şekilde kullanılır. Ayrıca, kenelerle yapılacak etkili bir mücadele de hastalıktan korunmada etkilidir.
Beslenmeden Doğan Metabolik Hastalıklar
Hayvancılık işletmelerimizde istenilen düzeyde verimliliğin sağlanması için; yalnızca yüksek verim özelliklerindeki hayvanlara sahip yetmez. Bu hayvanlara iyi bir bakım besleme yapamazsak istediğimiz verimi alamayız.
Halen Hayvan besleme hatlarından dolayı büyük ekonomik kayıplara uğramaktayız. Önceki bölümlerde sığırların beslenmesi ile ilgili bilgiler vermiştik, bu bölümde sığırlarda beslenmeden doğan metabolik hastalıklardan söz edeceğiz.
Süt Humması(Hipokalsemi-Paresiz Puerperalis)
Doğumu takiben birkaç gün içinde süt ineklerinde görülür. Özellikle süt verimi yüksek hayvanlarda daha fazla görülür.
Nedenleri:
- Süt veriminin artması sonucu metabolik ihtiyaçların karşılanamaması,
- Kurdaki yetersiz beslenme,
- Yavru atma,
Kurudaki inekler beslenirken yemlerle fazla miktarda kalsiyum verilmesi kalsiyum metabolizmasının tembelleşmesine neden olur ve doğumdan sonraki kalsiyum ihtiyacı karşılanamaz.
Belirtileri: Başlangıçta iştah kesilir, hayvan titrer, arka bacaklarını bükemez sallantılı yürür. İkinci aşamada hayvan bilincini yitirir, inleme görülür, boyun kaslarında kasılma olur, beden ısısı normalin altına düşer, nabız yükselir, hayvan göğüs ve karın üzerine yatar ve bütün bunların sonucunda komaya girer.
Tedavi: Acilen bir veteriner hekime başvurulmalıdır.
Doğum Öncesi Felci (doğum Öncesi Parapleji)
Doğumdan önceki haftalarda görülür.
Nedenleri: Kalsiyum ve fosfor metabolizmasındaki bozukluklar.
Belirtileri: Hayvan normal görünür fakat ayağa kalkamaz.
Tedavi: Tedavisi mümkündür. Acilen bir veteriner hekime başvurulmalı.
Çayır Tetanisi (Hipomagnezemik Tetani)
Kışın uzun süre ahırda beslenen sığırların baharda merada otlaması sonucu; özsu bakımından zengin yeşil otları fazla yemesinden şekillenen bir hastalıktır.
Nedenleri:Mağnezyum yetersizliğine bağlı oluşur. Genç meralar mağnezyum bakımından fakir, potasyum ve sodyum bakımından zengindir. Potasyum ve sodyumun fazla olması mağnezyumun emilmesini engellemektedir.
Belirtileri:Hayvan otlamayı keser, huzursuzdur, saldırgandır. Birkaç saat sonra merada ölmüş olarak bulunabilir.
Tedavi:Erken dönemde tedavi edilebilir. Acilen bir veteriner hekime başvurulmalıdır.
Ketosiz
Yüksek verimli süt ineklerinde görülür. Laktasyonun ilk aylarında enerjinin yeterince karşılanamamasına bağlı olarak şekillenir.
Nedenleri:
Ana nedeni rasyonun karbonhidratlarla yetersiz oluşudur. Şeker hastalığına da neden olabilir.
Belirtileri: İştahta azalma, zayıflama, süt veriminde birden düşme görülür, ayrıca sinirsel belirtiler de görülür.
Tedavi: Tedavisi mümkündür. Veteriner hekime başvurulmalıdır.
Beyaz Kas Hastalığı
Selenyum ve E vitamini noksanlıklarından görülür. Buzağı için önemlidir.
Nedenleri: Hayvanların yemlerle yeterli miktarda selenyum ve E vitamini alamamasıdır.
Belirtileri: Bitkinlik, durgunluk, solunum sayısı artışı, tutuk yürüyüş, ayağa kalkmada güçlük gibi belirtiler görülebilir.
Tedavi: Tedavisi mümkündür. Veteriner hekime başvurulmalıdır.
DİKKAT: Sığırlar ani yem değişikliklerinden zarar görürler. Yem kalitesi ne olursa olsun değişiklik yapılacağı zaman sığırlar mutlaka bir alıştırma dönemi geçirmelidir.
Görüldüğü gibi beslenme hataları birçok hastalığa neden olabiliyor. Bu hastalıklarla karşılaşmamak için hayvanlarınızı hem onların ihtiyaçlarını karşılayacak hem de en ucuz şekilde besleyebilmelisiniz. Bunun için bir Zooteknist Ziraat Mühendisi ve Bir Veteriner Hekimden tardım alabilirsiniz
Önemli Vital Hastalıkları
Sığır Vebası
Malkıran veya çor olarak da bilinen sığır vebası yüksek oranda ölümlere neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Yüksek ateş, gözlerde kızarıklık, göz yaşı ve burun akıntısı, ağızda kepek serpilmiş bir görünüm, diş etlerinde, dudakların iç yüzünde, dil damaklarda yaralar, köpük şeklinde salya ve ishal hasta hayvanlardaki belirtileridir. Hastalığın kesin teşhisi laboratuvarlarda yapılır.
Hasta hayvanların göz yaşı, burun akıntısı, salya ve dışkıları ile temasla hastalık bulaşmaktadır.
Tedavisi ; Hasta hayvanlarda tedavi yoktur. Belirtileri fark edildiğinde hasta hayvanlar hemen ayrılır ve veteriner hekime haber verilir. Ölen veya öldürülen hayvanlar derin çukurlara gerekli tedbirler alınarak gömülür.
Sağlık raporu olmayan ve nereden geldiği belli olmayan hayvanlar sürüye alınmamalıdır. Sağlan hayvanlara aşı uygulamasıyla korunma metodu uygulanabilir. İhbarı mecburi bir hastalıktır.
Şap Hastalığı
Tabak hastalığı olarak da adlandırılır. Sığırların et ve süt verimini çok düşürür. Bulaşıcı bir hastalıktır. Şap hastalığı çıkan bir ülke kadar komşu ülkelerde tedbir almak zorundadırlar. Hasta hayvanlarda ateş yüksekliği, ağızda ip gibi salya akıntısı, dilde, diş etlerinde, dudak içlerinde, burun içinde ve etrafında, mercimek veya nohut büyüklüğünde içi sıvı dolu kesecikler belirir. Hayvan yem yiyemez. Keseler patladıkça yara oluşur. Ayrıca ayaklar ve özellikle tırnak aralarında meydana gelen yaralar nedeniyle hayvanlar topallar, bazen tırnakları düşer, hayvan çok acı çektiği için yürüyemez olur.
Şap hastalığın yedi tipi vardır. Çıkan hastalık hangi tipte ise ona göre hayvanlar aşılanır. Dilden ve deriden alınan yara örnekleri Ankara’ daki Şap Enstitüsü’ ne gönderilir.
Bulaşma hasta hayvanların salyaları, yapağıları, derisi, kılları ile hayvandan hayvana geçer. Hastalık bulaşmış otlar, saman ve dane yemlerle, ahıra giren insanlar ve motorlu araçların lastikleri ile bulaşma olur.
Hastalığa karşı en önemli tedbir şap aşısıdır. Hayvanlar altı ayda bir koruma aşısı yapılmalıdır. 5-8-12 aylıkken birer kere, ondan sonra yılda iki kez aşıya devam edilir. Şap hastalığı çıkan yöreye 20 km kadar uzaklık içinde olan bütün hayvanlar aşılanmalıdır.
Hastalık çıkar çıkmaz hayvanlar ayrılmalı, hemen veteriner hekime haber verilmeli, hasta hayvanların ayak ve ağız yaraları sodalı veya sirkeli su ile yıkanmalıdır.
Hasta hayvanların eti buzdolabında 48 saat bekletildikten sonra yenir, fakat kesimden sonra kan, kemik gibi artıklar yakılır veya gömülür.
Şap hastalığın yedi tipi vardır. Çıkan hastalık hangi tipte ise ona göre hayvanlar aşılanır. Dilden ve deriden alınan yara örnekleri Ankara’ daki Şap Enstitüsü’ ne gönderilir.
Bulaşma hasta hayvanların salyaları, yapağıları, derisi, kılları ile hayvandan hayvana geçer. Hastalık bulaşmış otlar, saman ve dane yemlerle, ahıra giren insanlar ve motorlu araçların lastikleri ile bulaşma olur.
Hastalığa karşı en önemli tedbir şap aşısıdır. Hayvanlar altı ayda bir koruma aşısı yapılmalıdır. 5-8-12 aylıkken birer kere, ondan sonra yılda iki kez aşıya devam edilir. Şap hastalığı çıkan yöreye 20 km kadar uzaklık içinde olan bütün hayvanlar aşılanmalıdır.
Hastalık çıkar çıkmaz hayvanlar ayrılmalı, hemen veteriner hekime haber verilmeli, hasta hayvanların ayak ve ağız yaraları sodalı veya sirkeli su ile yıkanmalıdır.
Hasta hayvanların eti buzdolabında 48 saat bekletildikten sonra yenir, fakat kesimden sonra kan, kemik gibi artıklar yakılır veya gömülür.
Mastitis(Meme İltihabı)
Mastitis, süt veren bir ineğin meme dokusunun iltihaplanmasıdır. Süt verimine ve sütün yapısına etki eden bir hastalıktır. Hızlı ilerleyen mastitislerde memelerde şişlik, kızarıklık ve ağrı görülür. Süt kanlı, pıhtılı ve bulanık gürünüşlüdür.
Hastalığı oluşturan faktörler; mikroorganizmalar, süt ineğine ait sebepler ve çevre koşullarıdır. Ahırlar kalabalık, altlıklar pis ve hayvanın meme başı yaralanmışsa mikroplar girer çoğalır ve hastalığı oluşturur. Sarkık memeler, süt verimi yüksek hayvanlar, güç sağılan hayvanların memesi tam sağılmadığından mastitis sık görülür.
Hastalıktan korunma ve tedavisi:
Mastitisten korunmanın en etkili yolu temizliktir. Sağım önü ve sonrası meme iyice yıkanmalıdır. Yerler kuru ve temiz olmalıdır. Makine ile sağım yapılacaksa sağım başlıkları memeye iyice takılmalıdır. Sağım makinelerinin temizliğinin iyi yapılması gerekmektedir.
Tedavi ise veteriner hekimin verdiği uygun bir antibiyotiğin uygun doz ve zamanda uygulanmasıyla mümkündür. Tedavi esnasındaki sağılan sütler antibiyotikli olduğu için tüketilmemelidir.
Antraks(Dalak-Şarbon)
Enfeksiyon vücut ısının yükselmesi, dalağın şişmesi, kanın koyu bir renk almasıı ve pıhtılaşmaması, deri altı dokularda kanamanın olması ile belli olmuş olur. Hayvandan insana geçen karakterde bir hastalıktır. Hastalığa yakalanan hayvanlar ölümünden bir iki gün önce süt, dışkı ve idrarlarıyla etkeni etrafa saçarlar. İyileşen hayvanlar ise bir süre daha süt ve idrarlarıyla etkeni dışarı bulaştırırlar. Ölen hayvana otopsi yapılırsa kandaki bakteri kısa bir sürede spor haline geçer,araç ve gereç ile çevreye bulaşır. Kan emici sokucu sinek ve böcekler şarbon sporunu taşıyabilir ve bulaştırırlar. Ayrıca bulaşık kemik unu, kıl, yapağı, deri, slaj yemi gibi maddeler bulaşmada önemli rol oynarlar.
Bulaşma:
a. Sindirim sistemi yoluyla ; yemlere bulaşan etken enfeksiyon oluştururlar.
b. Solunum sistemi ; daha çok insanlarda görülür.
c. Deri yoluyla ; çizik ve yara gibi nedenlerle etken vücuda girer ve enfeksiyon oluşturur.
Tespiti:
Ani ölümler olduğundan klinik bulguları tespit edilemez. Bundan dolayı tedavi pek mümkün değildir. Büyükbaş hayvanlara antibiyotik uygulaması yapılabilir. Buna ilaveten bağışık serum verilebilir.
Korunma:
a) Enfekte mer’alar kullanılmamalıdır.
b) Hastalık çıkmış bölgelere sağlam sürüler sokulmamalıdır.
c) Hayvan barınaklarında dezenfeksiyona önem verilmelidir.
d) Sağlam hayvanlara bağışıklık için aşı uygulanabilir.
e) Ölen hayvanların doğal delikleri tıkanır, 2 m’lik bir çukura bırakılır üzerine sönmemiş kireç dökülür ve toprakla kapatılır.
İnfeksiyoz Nekrotik Hepatitis Hastalığı
Halk arasında kara hastalık da denilmektedir. Sığırlarda bazen ani ölümler görülmektedir.
Hastalığın etkeni bir mikroptur. Bu mikrop sindirim sisteminde her zaman mevcuttur. Ancak burada zararsız olan mikroplar kelebek parazitinin hareketi ile karaciğere geçerek hastalık oluştururlar. Hastalık sulak mer’alarda otlayan hayvanlarda daha çoktur. Sulak mer’alarda karaciğer karaciğer parazitinin gelişmesi daha iyidir. Hastalık aniden başlar ve hiç belirti vermeden ani ölümler olur.
Hastalığın tanınması için hayvan öldükten sonra karciğer ve kalbin tüm olarak ve ayrıca kalp kesesi, göğüs ve karın boşluğu ayrı temiz kaplarda taze olarak kokuşturulmadan laboratuvara getirilmelidir. Etkili bir tedavi şekli yoktur.
Hayvanların bu hastalıktan korunması için düzenli olarak aşılanması gerekmektedir.
Yanıkara
Boyun, kalça, adalelerin fazla olduğu vücut bölgelerinde sıcak, ağrılı ve gazlı ödemlerle kendini belli eden öldürücü bir hastalıktır. Ülkemizde sonbahar ve kış başlangıcında patates ve pancar ekimi yapılan tarlalarda otlatılan hayvanlar arasında görülmektedir.
Hayvanda iştahsızlık, bitkinlik, diş gıcırdaması, sinirsel deprasyonlar, ağız köpürmesi görülür ve ateş birden yükselir. Hayvanlarda topallık göze çarpar. Solunum güçlüğü, kalp yetmezliği görülür. Vücut ısısı düşer ve hayvan 1-2 gün içersinde ölür.
Teşhis için hastalıklı dokular kan ve ödem sıvısı laboratuvara gönderilmelidir. Hasta hayvanlara başlangıçta antibiyotik verilirse kurtulma şansı olabilir. Aktif bağışıklık için aşılar kullanılmalıdır.
Buzağı Septisemisi
Hastalığın etkeni E. Koli’ dir. Mikrobun kana karışması yoluyla enfeksiyon olur. Hızlı ilerler ve ölümle son bulur.
Hastalık ; inek yetiştirilen yerlerde fazla olur ve kayıplara sebep olur.Yeni doğan hayvanların bir arada tutulduğu bölgelerde, soğuk, pis, rutubetli ve karanlık ahırlarda enfeksiyon daha yaygındır. Bulaşık süt, su ve gıdaların sindirim sistemi yoluyla vücuda alınması ile enfeksiyon oluşur. En fazla yeni doğan buzağılar duyarlıdır. Yavrular hastalık etkenini ilk olarak annelerinden emdikleri süt ile alırlar. Hayvanların dışkıları mikrop kaynağı olup bulaşmada önemli role sahiptirler. Rahim içi ve göbek kordonu ile bulaşmalara sıkça rastlanmaktadır. İyi bir bakım beslenmenin olmayışı ve suni emzirmeler bulaşmanın hazırlayıcı etkenleridir. A vitamin eksikliği hastalığa duyarlılığı artırır.
Klinik Bulguları ; İlk hafta içinde görünen bulgular başlıca üç klinik formu gösterirler.
a) Mikrobun kana karışması ile seyreden form : Ani ölümler vardır. Hayvanlarda durgunluk zayıflık görülür, ishal yoktur.
b) Zehirlenme ile seyreden form: Bağırsakta E. Koli’ nin fazla üremesi sonucu zehirlenmeler görülür. Şok ve ani ölüm klinik bulgularıdır.
c) ishalle seyreden form: İlk üç hafta bu tarzda hastalanırlar. Dışkı çok sulu beyaz renkte bazen kanlı bir görünüm alır. Hayvanın arkası ve kuyruğu fazlaca kirlenmiştir. Gaita fena kokulu ve köpüklüdür. Ateş başlangıçta yükselir. Hayvan su içmediğinden su kaybına bağlı problemler başlar. Tüyler ürpermiş ve gözler içeri çökmüştür. Ölüm 3-5 günde olur.
Teşhis: Hastalığın tanımı kolay olur ve laboratuvar koşullarında teşhis edilir.
Tedavi: Antibiyotik ve Sülfonamidlerle tedaviye çalışılır. Analar gebeliğin 7. Ayından itibaren kuruya çıkarılacağı zaman E. Koli aşısı ile birer haftada bir üç defa aşılanır. Ayrıca doğumdan hemen sonra bağışıklık serumları uygulanır. Vitaminli preperatlar, ishal giderici ilaçlar, mineral maddeler verilmelidir. Hijyenik tedbirler alınmalıdır.
Korunma: Hayvanların bakım ve beslenmelerine dikkat edilmelidir. Yavrulara ağız sütü verilmelidir. Göbek enfeksiyonu önlemek için gerekli tedbirler alınır. Gebelik dönemde hayvana aşıları yapılır. Anneye A vitamini takviyesi yapılır.
Sığırlarda Önemli İç - Dış parazitler
Bir canlının içinde veya üzerinde sürekli yada geçici olarak yalayıp beslenen diğer canlılara Parazit (Asalak) adı verilir.
İç Parazitler
Sığırların iç organlarına yerleşirler.
a. Karaciğerde Yerleşen Önemli Parazitler:
aa) Kum Kelebeği: Karaciğer safra kesesinde ve safra yollarında yaşar. Yumurtaları sığırın dışkısı ile dışarı çıkar, bunları sümüklü böcek alır, burada gelişir parazit olur larva halini alır ve sümüklü böcekten ayrılır. Daha sonra karıncalara geçer ve bu karıncaları ot ile birlikte yiyen hayvanlar parazite yakalanmış olurlar
ab) Yaprak Kelebeği :Karaciğerde çok sık görülür. Sümüklü böcekte gelişirler Sümüklü böceğin bulunduğu yerlerde otlayan hayvanlar paraziti vücutlarına almış olurlar.
ac) Yılan Kelebeği: Karaciğerde bulunur ve sümüklü böcekte gelişir. Hayvanlarda kilo kaybı kansızlık görülür. Sağmal ineklerin süt verimi yarı yarıya düşer. İlaçlı tedavisi mümkündür.
b. Sistiserk ( Cysticercus bovis): Bu kistlerin kaynağı insanların bağırsaklarında yaşayan bir şerittir. Halk arasında abdest bozan silahsız tenya olarakta bilinir. Dışkı ile dışarı çıkar ve bulaşık otlarla beslenen hayvanlar paraziti alırlar. Kastlarda kistler oluşur. Sistiserkli etler yenilmemelidir.
c. Ekinokok: Köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerittir. Yumurta dışkı ile dışarı çıkar. Yumurtaları alan insan ve sığırlarda da ekinokok kistleri meydana gelir. Kistli organ imha edilmelidir.
d. Akciğer Kıl Kurtları: Akciğerde yaşar ve iltihaba yol açar. Hastalık yağışların fazla olduğu bölgelerde ve yıllarda daha büyük zararlara yol açar.
Hayvanlar mer’aya çıkmadan önce ve sonra olmak üzere yılda iki defa mer’a ilaçlanmalıdır. Ara konakçı olan sümüklü böceklerle de mücadele yapılmalıdır.
e. Mide - Bağırsak Kıl Kurtları: Mide ve İncebağırsakta yaşarlar. Dışkı ile dışarı çıkar ve bulaşık otların tüketilmesi ile hayvana parazit geçer.
f. Askaritler: Özellikle genç danalarda daha çok görülür. Süt ile de bu parazitler bulaşmaktadır. Hayvanlarda ishal ve zayıflama görülür ve ilaçla tedavisi mümkündür.
Dış Parazitler
Hayvanların derisinin içinde veya üzerinde yaşayan parazitlerdir.
a. Hipoderma bovis (Büvelek, Nokra, Akra): Hipodermozis hastalığın etkenidir. Erkek ile çiftleşen dişi sinekler yumurtaları sığırların kıllarının diplerine bırakırlar. Bu yumurtalardan kurtçuklar çıkar ve deriyi delerler ve deri altına girerler. Deri altında şişlikler meydana getirirler ve böylece deri tahrip edilmiş olur. Deride meydana gelen delikler deri altındaki kurtçukların salgıladığı özel salgıların deriyi eritmesi sonucu meydana gelir. Derinin tahrip olmaması için etkili ilaçlarla mücadele yapılmalıdır.
b. Uyuz: Sığırda kaşıntıya ve tüylerin dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Uyuz böceği denilen çok küçük parazitler deri altına yerleşerek hastalığı meydana getirirler. Boyun, kuyruk sokumu, memelerin üst kısmı, boğaların cinsel organları etrafı yerleştikleri bölgelerdir.
Hayvanlarda sürekli bir kaşıntı, tüy dökülmesi, deride kalınlaşma, kıvrıntılı ve kuru kabuklarla örtülme görülür. Meydana gelen geniş lezyon hayvanı zayıflatır ve öldürebilir. Zayıf hayvanlarda daha çok görülür. İlaçlı tedavisi mümkündür.
c) Kene: Halk arasında sakırga adı da verilen keneler, insan ve özellikle hayvanlarda çok önemli zararlara yol açarlar. Kan emerek yaşamlarını sürdürürler. Soktukları yerler kızarır ve iltihaplanır. Keneler kan emmeleri sırasında ne kadar kan hastalığı varsa hayvanlara bulaştırırlar.
Kan Parazitleri
Mera kenelerinin bulaştırdığı bir hastalıktır. Halk arasında yavsı olarak da bilinirler.
a. Theileriosis: Sığırlarda öldürürcü bir hastalıktır. Kültür ırkları dayanıksızdırlar. Hastalığı oluşturan mer’a keneleri tarafından bulaştırılan bir kan parazitidir. Hayvanda 42 °C’ ye kadar yüksek ateş, bitkinlik, iştahsızlık, geviş getirememe, kansızlık, kokulu ishal ve gözlerde sarılık belirtileridir.
Aşılama yapılarak ve bunun yanında kenelerle mücadeleye devam etmek suretiyle hastalıkla mücadele edilebilir.
b. Babesiosis(Kan İşeme Hastalığı):</B> Keneler tarafından bulaştırılan özellikle ithal sığırlarda daha şiddetli seyreden bir hastalıktır. Enfekte sığırlar, hızlı ve yavaş olmak üzere iki klinik belirti gösterirler. Hızlı formda, 40-41 °C yükselen ateş, kan işeme, kansızlık ve sarılık gibi önemli dört belirti görülür. Ayni zamanda hayvanlar iştahsız, durgun ve düşkündürler, geviş getirme durmuştur, dışkı sarımsı- kahverengidir, kalp atışı ve solunum hızlıdır. Kanlı idrar, kahverengi-siyah veya kahve telvesi rengini alır. Hayvanların süt verimi azalır, gebeler yavru düşürebilir. Yavaş formda, ateş çok yükselmez ve genellikle kan işeme yoktur. Hayvanlar verim kaybına uğrarlar, zayıf ve halsizdirler.
Teşhiste; ilkbahar ve yaz aylarında hastalık olaylarının artması, sığırlarda ateş, kan işeme, sarılık ve diğer belirtilerin görülmesi bu hastalığı çağrıştırır. Kandan hazırlanacak numunelerin incelenmesi ile teşhis kolayca konur.
Tedavide; veteriner hekimin tavsiye edeceği ilaçlar, usulüne uygun bir şekilde kullanılır. Ayrıca, kenelerle yapılacak etkili bir mücadele de hastalıktan korunmada etkilidir.
Beslenmeden Doğan Metabolik Hastalıklar
Hayvancılık işletmelerimizde istenilen düzeyde verimliliğin sağlanması için; yalnızca yüksek verim özelliklerindeki hayvanlara sahip yetmez. Bu hayvanlara iyi bir bakım besleme yapamazsak istediğimiz verimi alamayız.
Halen Hayvan besleme hatlarından dolayı büyük ekonomik kayıplara uğramaktayız. Önceki bölümlerde sığırların beslenmesi ile ilgili bilgiler vermiştik, bu bölümde sığırlarda beslenmeden doğan metabolik hastalıklardan söz edeceğiz.
Süt Humması(Hipokalsemi-Paresiz Puerperalis)
Doğumu takiben birkaç gün içinde süt ineklerinde görülür. Özellikle süt verimi yüksek hayvanlarda daha fazla görülür.
Nedenleri:
- Süt veriminin artması sonucu metabolik ihtiyaçların karşılanamaması,
- Kurdaki yetersiz beslenme,
- Yavru atma,
Kurudaki inekler beslenirken yemlerle fazla miktarda kalsiyum verilmesi kalsiyum metabolizmasının tembelleşmesine neden olur ve doğumdan sonraki kalsiyum ihtiyacı karşılanamaz.
Belirtileri: Başlangıçta iştah kesilir, hayvan titrer, arka bacaklarını bükemez sallantılı yürür. İkinci aşamada hayvan bilincini yitirir, inleme görülür, boyun kaslarında kasılma olur, beden ısısı normalin altına düşer, nabız yükselir, hayvan göğüs ve karın üzerine yatar ve bütün bunların sonucunda komaya girer.
Tedavi: Acilen bir veteriner hekime başvurulmalıdır.
Doğum Öncesi Felci (doğum Öncesi Parapleji)
Doğumdan önceki haftalarda görülür.
Nedenleri: Kalsiyum ve fosfor metabolizmasındaki bozukluklar.
Belirtileri: Hayvan normal görünür fakat ayağa kalkamaz.
Tedavi: Tedavisi mümkündür. Acilen bir veteriner hekime başvurulmalı.
Çayır Tetanisi (Hipomagnezemik Tetani)
Kışın uzun süre ahırda beslenen sığırların baharda merada otlaması sonucu; özsu bakımından zengin yeşil otları fazla yemesinden şekillenen bir hastalıktır.
Nedenleri:Mağnezyum yetersizliğine bağlı oluşur. Genç meralar mağnezyum bakımından fakir, potasyum ve sodyum bakımından zengindir. Potasyum ve sodyumun fazla olması mağnezyumun emilmesini engellemektedir.
Belirtileri:Hayvan otlamayı keser, huzursuzdur, saldırgandır. Birkaç saat sonra merada ölmüş olarak bulunabilir.
Tedavi:Erken dönemde tedavi edilebilir. Acilen bir veteriner hekime başvurulmalıdır.
Ketosiz
Yüksek verimli süt ineklerinde görülür. Laktasyonun ilk aylarında enerjinin yeterince karşılanamamasına bağlı olarak şekillenir.
Nedenleri:
Ana nedeni rasyonun karbonhidratlarla yetersiz oluşudur. Şeker hastalığına da neden olabilir.
Belirtileri: İştahta azalma, zayıflama, süt veriminde birden düşme görülür, ayrıca sinirsel belirtiler de görülür.
Tedavi: Tedavisi mümkündür. Veteriner hekime başvurulmalıdır.
Beyaz Kas Hastalığı
Selenyum ve E vitamini noksanlıklarından görülür. Buzağı için önemlidir.
Nedenleri: Hayvanların yemlerle yeterli miktarda selenyum ve E vitamini alamamasıdır.
Belirtileri: Bitkinlik, durgunluk, solunum sayısı artışı, tutuk yürüyüş, ayağa kalkmada güçlük gibi belirtiler görülebilir.
Tedavi: Tedavisi mümkündür. Veteriner hekime başvurulmalıdır.
DİKKAT: Sığırlar ani yem değişikliklerinden zarar görürler. Yem kalitesi ne olursa olsun değişiklik yapılacağı zaman sığırlar mutlaka bir alıştırma dönemi geçirmelidir.
Görüldüğü gibi beslenme hataları birçok hastalığa neden olabiliyor. Bu hastalıklarla karşılaşmamak için hayvanlarınızı hem onların ihtiyaçlarını karşılayacak hem de en ucuz şekilde besleyebilmelisiniz. Bunun için bir Zooteknist Ziraat Mühendisi ve Bir Veteriner Hekimden tardım alabilirsiniz